31 Ekim 2007 Çarşamba

Çay ve Kahve

Vazgeçilmez ikili çay ve kahve Her sabah gözümü açtığımda içtiğim Türk kahvesi

Keyifle içilecek bir mekan!
veee sevimli çaydanlıklar...
Ama ben yine de kahveciyim...

29 Ekim 2007 Pazartesi

Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun

Sonsuza dek dalgalan bayrağım vatanımın üstünde hep hür, hep güçlü!

23 Ekim 2007 Salı

SONBAHAR CİCİLERİ

Hepsi çok şık ve zariftiler, biraz moral bulalım dedim!



Yüreğimdekiler

Sofi'nin askeri,
İzni bitti.
Sabah işe giderken,
Sofi öptü alnından,
Emanet etti ALLAH'a,
Çıktı yola,
Yüreğinde Şehitlerin acısı,
Gözlerinde bulutlar,
Koy verdi yol boyunca.
Sevgili şehri İstanbul,
Eşlik etti ona.
Avuttu iki mısra gün boyunca...

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

19 Ekim 2007 Cuma

ZİHİN AÇAN FOTOLAR

sözcükleri terstende okumak isteyenlere...
denizden çıkan kelebekler...
tüy gibi biçerim!
ideal bir ısı...
keman çalmanın zor olduğunu biliyordum ama bu ürkütücü...

Ben bana düşündürdüklerini ve hissettiklerimi yazdım, sizce ?

ZİHİN AÇAN FOTOLAR

Bu ara görsel malzemelere takmış durumdayım! Resimler www.beyinegzersizi.com dan seçtiklerim. su damlalarından bir bilezik ne hoş olurdu...
küresel ısınmanın sorumlusu bulundu; işte bu yer sifonu!
başka boyuta geçmek için iyi bir fikir!
doğaya insan eli değince,o da kendine ihanet ediyor...
bu terlikler negatif enerjimizi topraklama yapmak için...

16 Ekim 2007 Salı

KÜÇÜK MUTLULUKLAR

Bu sevimli bay ve bayan bu akşam bana taaa Macaristan'dan hediye geldi. Sevgili Şükran'ın hediyesi, ahşap malzemeden yapılmış tuzluk ve karabiberlik. Şükran bir denicilik firmasında çalışıyor ve okadar çok ülke gezmiş ki bence acil bir blog açıp paylaşmalı, çünkü her ülkeyi gitmeden önce iyice araştıran , okuyan ve bana kalırsa bilinçli bir gezgin. Bu cicileri bayram da gittiği Budapeşte'den getirmiş öyle mutlu oldum ki kocaman teşekkürler. Tabii bu arada Aşçımın bir baba gibi sevdiği eşi ismi gibi Nadir beyede!

Vazom süper, gece 12 benim tasarım krizim tutmuş. Almanya'dan gelen köpüklü beyaz şarabın şişesinin formu çok güzeldi atmaya kıyamadım, önce yıkandı, etiketi söküldü, kurdelelerimi sakladığım kutudan ona yakışan seçildi ve boynuna fiyonk atıldı sonrada Marmara adasından aldığım şişenin rengindeki halhal boynuna gerdanlık olarak asıldı acilen başka vazodaki çiçekte yerleşince yine ben pek bir mutlu amanda nereye koysam yoksa sarılıpta yatsam mı modlarında resimleyiverdim. Evde benim değişik malzemeleri biraraya getirip yaptığım pek çok şey vardır ve kendilerini pek severim şimdi yeni bir parçam daha oldu vede çok hoş oldu. (artık yatsam iyi olacak)

15 Ekim 2007 Pazartesi

KADINLAR

ESERİN ADI: HÜLYALARA DALMAK İnterneti alt üst ederken EUGENE DE BLAAS'ın bu kadın içerikli tabloları ilgimi çekti, paylaşayım dedim. Renkler, mekan, kıyafetler ama özellikle kadınların özgür, güvenli, keyifli dik duruşları çok güzeldi...
ESERİN ADI: ÜZÜM TOPLAYICISI
ESERİN ADI: İŞ
ESERİN ADI: SU TAŞIYICISI
ESERİN ADI: SAHİLDE

14 Ekim 2007 Pazar

BİR BAYRAMDA BÖYLE GEÇTİ!

Bu leziz tadı paylaşmam lazımdı! Askerim Malatya'dan çeşit çeşit kaysı getirmiş ama bu muska şeklinde incecik sarılmış pestilin içindeki fıstık ezmesi muhteşem bir tat. Ben ilk defa gördüm ve tattım bundan sonra ki m Malatya'ya gider artık yapışırım muskaaa diye (ismini bilmiyorum) ,ben gidip gelip yedim artık kilolar ne olur bilmem! Canım ülkem benim ne tatlar saklı sende...
Bayrama gelince harala gürele çok çabuk bitti. Bayram kış getirdi İstanbul'a, bir yağmur bir yağmur ki ben çok severim , nedense bana hep huzur vermiştir. Evimde olmanın keyfini çıkardım ve tam havasıdır diyerek kurufasulyede pişirdim Aşçı tam not verdi, kocaman bir aferin aldım, oysa iş dönüşlerinde akşam herşeyi jet hızıyla yapmak lezzetten çok şey götürüyor bunu biliyorum.
Dün akşam askerimin yanına pufa oturdum sabırla benimle ilgilenmesini bekliyorum , beklentim blog'u güzelleştirsin.Yeni bir çehre verdi ama sanki yazılar küçük oldu,ben zaten yakını iyi göremiyorum, demek ki yine yanına çökmem lazım.Yanında otururken garip bir duygu hissettim, yıllar önce masada oturmuş Türkçe'yi, Matematik'i , Fen'i ben ona öğretip gayet dominant bir karakter sergilerken bir baktım ki yerler değişmiş ben onun ağzının içine bakıp, sözlerine kulak verir olmuşum.Yer değiştirmişiz, yaşlanmak bumudur acep?
Bir Bayram da böyle bitti daha güzellerine hep birlikte,yarın iş var.Beni artık emekli etseleeer,Valla daha güzel kurufasulyeler pişiricem söz veriyorum.

10 Ekim 2007 Çarşamba

EVE DÖNÜŞ

Yarın ALLAH'ın izniyle askerim geliyor, 10 gün birlikteyiz. İçimde buruk bir sevinç var. İki gündür elim kolum dolu taşıyorum, onuda severdi, bunuda tatsın,şundanda pişireyim, odasını bu akşam toplıycam. Biraz evvel gelinimiz aradı ''abla ne sever? bende yapıyım'' ne güzel bir şey aile olmak, dayanışma içinde olmak, birbirini anlamak. Biliyorum ki o en çok İstanbul'u özledi. Tabii bu arada kardeşiyle kavga etmeyi! beni cıyak cıyak bağrıtmayı! sonra ikisi canciğer kuzu sarması sen neden karışıyorsun demeyi! yüksek sesle müzik dinlemeyi ve gıymatlısı bilgisayarı ve arkadaşlarını.

Hepimiz için güzel bir bayram diliyorum, sevdiklerimizle, mutlulukla daha nicelerine...

3 Ekim 2007 Çarşamba

HER KİM Kİ BU FERMANA UYMAYA

Sevgili komşum Tijen'in Türkçe'mizi doğru kullanmakla ilgili yazısını okuduğumda dilimizdeki kirlenmeyede dikkat çekmek gereğini gördüm ve sakladığım yazılar arasından mizahi bir uslupla yazılmış yazıyı biraz gülümseyelim,birazda öz eleştiri yapalım diye yazmaya karar verdim.


HER KİM Kİ BU FERMANA UYMAYA



Karaman oğlu Mehmet Bey'i arıyorum.
Göreniniz,bileniniz,duyanınız var mı;
Bir ferman yayımlamıştı;


Bu günden sonra divanda,dergahta,bergahta,mecliste,meydanda,
Türkçe'den başka dil konuşulmaya,diye.
Hatırlayanınız var mı?


Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı,pazarı,köyü,şehri
Fermana uyanınız var mı?


Nutkum tutuldu,şaşırdım,merak ettim,
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine,duyduklarına üzüleniniz var mı?


Tanıtımın demo,sunucunun spiker,
Gösteri adamının showman,radyo sunucusunun DJ,
Hanım ağanın first lady olduğuna şaşıranınız var mı?
Dükkanın store,bakkalın market,torbanın poşet,
Mağazanın süper,hiper,gros market
Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?


İlan tahtasının billboard,sayı tabelasının scoreboard,
Bilgi akışının brifing,bildirgenin deklarasyon,
Merakın,uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?


Bırakın eli,özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişinde wellcome,
Çıkışında good-bye okuyanınız var mı?


Korumanın,muhafızın body-guard,
Sanat ve meslek pirlerinin duayen,
İtibarın,saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?
Seki'nin,alanın platform,merkezin center,
Büyüğün mega,küçüğün mikro,sonun final,
Özlemin,hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?


İş hanımızı plaza,bedestenimizi galleria,
Sergi yerlerimizi center room,show room,
Büyük şehirlerimizi,mega kent diye gezeniniz var mı?


Yol üstü lokantamızın fast-food,
Yemek çeşitlerimizin mönü olduğu yerlerde,
Hesabını,adisyon diye ödeyeniniz var mı?


İki katlı evinizi dubleks,üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa,eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?


Sevimlinin sempatik,sevimsizin antipatik,
Vurguncunun spekülatör,eşkiyanın mafya,
Desteğe,bilemediniz koltuk çıkmağa sponsorluk diyeniniz var mı?


Mesireyi,kır gezintisini picnic,
Bilgisayarı computer,hava yastığını air-bag,
Pekalayı,olur'u okey diye söyleyeniniz var mı?


Çarpıcı,önemli haberler flash haber,
Yaşa,varol sevinçleri oley oley
Yıldızları star diye seyredeniniz var mı?


Vırvırık dağının tepesindeki köyde,
Cafe-show levhasının altında,
Acının da acısı,neskaaaave içeniniz var mı?


Toprağımızı,bayrağımızı,inancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındığını,talan edildiğini,
Özün,el diline özendiğine içi yananınız var mı?


Masallarımızı,tekerlemelerimizi,
Şarkılarımızı,türkülerimizi,ninnilerimizi kaybettik.
Türkçe'miz elden gidiyor,dizini döveniniz var mı?


Karaman oğlu Mehmet Bey'i arıyorum,
Göreniniz,bileniniz,duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı...
Hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı?

1 Ekim 2007 Pazartesi

Sapanca

Cumartesi akşamı aşçıyla anlaştık,yarın atlayalım bizim boğaya Sapanca'ya kahvaltıya gidelim dedik.Akşamdanda internetten araştırdık nereleri var diye birkaç isim not edip sabah 9 biz yollara düştük.Tem'den 1,5 saatte Sapanca gişelerindeydik,Sapanca'yı şöyle bir turlayıp yönümüzü Kırkpınar'a çevirdik.Kırkpınar daha sakin bir yerleşim,yeşillikler içinde ve kahvaltı sunan bir çok bahçe var.Listemde olan Evce'ye bir bakalım dedim.Burası bir çiftlik kahvaltı veriyor ama bu bir piknik havasında gün boyu oturabilirsiniz.Ayrıca içindeki tesiste tamamen doğal, reçeller,salata sosları ve çeşitli sirkelerde üretip satıyor.




Kahvaltı kişi başı fix bir fiyat bana çok abartı geldi,zaten en fazla 1 saat oturabilirdik.
Kırkpınar'da dolaşırken gözüme çarpan bir yer vardı oraya yönelirken dükkan kısmınıda fotoğrafladık.
Veee karşınızda Çiftlik Restaurant,bir aile işletmesi,fiyatlar makul,ortam sıcak,heryer yemyeşil.Kahvaltı ister yer sofrasında,ister masada tercih sizin,hamaklara uzanın,havuzdaki alabalıkları seyredin ama illede çerkez kahvaltısını bir deneyin.
Ben yer sofrasını tercih ettim,kocaman minderlere bağdaş kurup yemeyi özlemişim.Sıra geldi mönüye,muhteşem,tertemiz ve nefis.Çerkezlerin meşhur acukası,kiremitte çerkez peyniri,yine kiremitte sucuklu yumurta ve peynirli mantar,söğüş tabağı,zeytin,beyaz peynir,mürdüm,çilek ve incir reçeli.Bana değişik bir lezzet gelen dereotunla harmanlanmış tereyağ,ve bitmedi kocaman puf börekleri,patatesli,bol karabiberli yanındada sıcacık çayınız.
Buda bana İstanbul'un trafiğini düşünüp saçımı başımı yolduran bir kare:)
Bunlarda alabalıklarımız,oda kiremitte kaşarlı nefis olur ama başka sefere!



Kahvaltıdan sonra aldığımız enerjiyle Maşukiye'ye çıktık,hava inanılmaz temiz,ciğerlerimiz bayram etti.Bu kare de Maşukiye'den Sapanca'nın görünüşü.Akşamüzeri yeniden yola koyulduk,benim oğlan 180 bastıkça kaskla birlikte kafamda çıt diye kırılıp uçacak sandımsada sağ salim İstanbul'a vardık hatta Çamlıca'ya kardeşime uğradık,buraya kadar gelmişken çocukken babanemle geldiğimKısıklı'daki Selamidede yatırına da uğrayıp dua ettim.Eve geldiğimde ne kadar yorulduğumuzu ama oğlumla paylaştığım her ana değeceğini düşünerek kocaman bir gülümseme yüzüme yayılmış bir halde 9 gibi uyuyup kalmışım.