30 Aralık 2008 Salı

2009

Yeni bir yıla giriyoruz, narımı aldım saat tam 12'de kırcam, ehh bildiğiniz üzre ışıklarımı ve sularımıda aççam yani biz yine Sofi'nin köşkündeyiz bu yılda :)

Dileyeceklerim için en uygun bu resmi buldum. Bazen kendimizi karanlıklarda hissederiz ya, işte öyle hissettiğimizde üzerimize hep bir ışık doğsun, Allah umutsuz, çaresiz, sahipsiz, yalnız bırakmasın bizleri...Kimse hayallerimizi elimizden almasın...Yaşamımız boyunca kafamız dik, onurlu kalabilelim... 2009 bize daha kanaatkar ve daha paylaşımcı olmayı öğretecek diye düşünüyorum, hepimiz birbirimizin elinden sıkıca tutmalıyız ki tökezlemeyelim, düşmeyelim...
Hepinizi çok seviyorum, yeni yılda tüm beklentileriniz gerçekleşsin, gülen bir yüzünüz, çiçekler açmış bir yüreğiniz olsun... MUTLU YILLAR...

8 Aralık 2008 Pazartesi

Nihayet...

Bu kadar aradan sonra söze başlamak ne kadar zormuş, kelimeler hücum edip duruyor... bloğumu açtığım ilk günlerde böyle bir pencereyle başlangıç yapmıştım ve yeniden yaşam penceremi açtım sizlere....Abilerim ablalarım, anamlar Ramazan bayramında Yunanistan'a gittiler ya ben çok hasta oldum, nezledir, griptir dedim ama geçmek bilmedi, onlar mutlu mesut döndüler, bana kavala kurabiyemi, uzo'mu getirdiler, hatta babam halamla Selanik'ten Almanya'ya uçtu orayı da fethedip, sevgili kuzenim Süel'in dükkanından enteresan hediyelerle döndü, sonra yetmedi birde İngiltere yapalım dediler ve şimdi ordalar, hatta büyük oğlum, şu anda Paris'e inmiştir sanırım, o da Fransa'yı keşfe gitti, küçük oğlum şimdi aradı o da Akçay'da yani anlayacağınız terk edildim, terk edildim ...Hani ben garip Sofi hep gezeyim diye kendimi yırtarken tüm aileye pasaport çıkartmak, vize almak ve bagaj hazırlamakla uğraşıp durdum acaba diyorum ettiğim dualar yanlış mı anlaşıldı , ben kendim için ettiğimi sanıyordum ama ailede kim varsa seyyah oldu çıktı ):Neyse gelelim hastalığıma, ben bu arada nefes alamaz oldum, kaburgalarım sanki ciğerlerime batıyor ve tıkanıyorum, dayanılmaz olduğunda gittim Sigortaya, sabah, hemen sıraya girdimve kıza cırladım ben nefes alamıyorum, hemen acile aldılar sağ olsunlar, elektro, röntgen derken teşhis kronik bronşit, ilaçlar, milaçlar atlattım çok şükür ama ALLAH kimseyi soluksuz bırakmasın, hala burnum akar ve bir kırıklığım var tam iki aydır bu vaziyetteyim. Biliyorsunuzdur belki, bütün İstanbul'un kaldırımları, yolları bir anda sökülüp değiştirildi çekilen pislik anlatılmaz, ben diyorum ki bu kadar kurcalayınca bütün mikroplar fırladı, etrafımda aksırıp tıksırmayan adam yok.Sonracığıma, Çağan Irmağ'ı pek severim, her filmindede salya sümük ağlarım, Issız Adam'a da gittim, ikinci yarıda şelale durumundaydım, ne de ağlak bir kadınımdır. Senaryo günümüz insanını teşhis etmekte çok başarılı, karakterler güçlü, müzik seçimleri çok başarılı, görüntü, diyaloglar hepsi yerli yerindeydi, Ada karakterini çok beyendim valla ne yalan söyleyim öyle bir geline hayır diyemem ama Alper'ler çok bunu da biliyorum, filmin sonunda içim çok acıdı, acaba aşk kavuşamayıncamı aşk? Küçük oğlum Turizm okuyorya yerinde keşif için sınıfça bir ege turu yaptılar, Şirince'de çektiği bu fotoları çok beyendim yayınlayım dedim, bana ordan hocasının tavsiyesiyle bir karadut şarabı getirdiki enfesti, tavsiye ederim deneyin.

Bu arada kitap okumaya devam, Muazzez Ilmiye Çığ'a ait Sümerli Ludingirra, dünyanın sayılı Sümereloglarından olan bu yazarın kitabını okumayı çok istiyordum ve inanılmaz keyif aldım, Ludingirra 4000 yıl önce blog yazan biri, bana hep bunu düşündürttü nedense, çivi yazısıyla tabletlere yaşamını, ülkesini, kültürlerini, şiirlerini, anılarını yazıyor, amacı birgün bulunup okunması ve Sümer Uygarlığının unutulmaması, yıllarca süren araştırmalarla bu tabletler dünyanın bir çok yerinden toplanıp birleştirilmiş, okuyunca şaşırıyorsunuz insan hep aynı insan, politikalar hep aynı, sadece çağlar değişmiş, zaman akmış ama insan zaaflarıyla, duygu ve düşünceleriyle hep aynı kalmış, kötülükler kılıf değiştirmiş , ad değiştirmiş öz hep aynı öz...

Veee en beyendiğim resimlerden biride bu oldu, yol resimlerini hep sevmişimdir. Canım Gızgardaşım beni telefonla Kanada'lardan aradı, bak yazdım işte, kırdım şeytanın bacağını, Munişim Miami'ye dönmüş, onunla görüşemediğim için okadar üzgünüm ki, hala kendimi affedemiyorum...Bu arada Asortikçim bloğunu kapamış, o benim ilk göz ağrım, neden gittin, niye gittin....Sevgili Sem en sonunda yazdım...

Şimdilik bu kadar, ev bana kaldıya rahat rahat yazabildim, yoksa Allah eksikliklerini göstermesin ama iki erkek çocuk zor be kardeşim...

HEPİNİZE İYİ BAYRAMLAR