30 Ağustos 2007 Perşembe

KİRPİ

Birkaç gündür yazamıyordum.Eve şimdi girdim ve hemen klavyede dolaşmaya başladım.Eveeet yukarda sevimli bir kirpi görüyor
sunuz,araştırdım kirpi sadece kızdırıldığı zaman vücudu tostoparlak hale gelen böylecede bir diken topuna dönüşen,geceleri etkin olan bir hayvan.
Yıllar önce bir müşterim olmuştu,70 yaşlarında yazları Şarköyde yaşayan kışlarını huzurevinde geçiren emekli bir öğretmen.Dükkana girdiğinde Şarköyde inşaatı devam eden eviyle ilgili kafasına takılanları sordu,herhalde müteahhitin sağlamasını yapıyordu ,okadar tatlı bir insandıki ona yardım etmemek mümkün değildi.Bana uğrar oldu,sohbet ederdik,kışın istanbuldaki bütün sosyal aktiviteleri takip eder,yazdan harita üzerinde görmek istediği yerleri işaretleyip rotayı belirler baharda uygulardı,hergün yürüyüşünü yapar,yaşına göre sade ve spor giyinirdi.Beni en çok etkileyen konuşması olmuştu iyi bir hatip olabilirdi,sanki doğuştan öğretmendi ve öğrencileriyle ilişkisi hala sıcaktı.Yaşamda örnek alınacak insanlardandı.Bana birgün''biliyormusun sen aynı kirpiye benziyorsun'' demişti.Bana ilginç geldi neden diye sorduğum da,''ruhunu incittiklerinde,seni kırdıklarında içine dönüyor,kimsenin sana dokunmasına izin vermiyorsun ''demişti.Bu çok doğru bir tespitti kimseye zarar vermek istemiyor kendi acımla yalnız kalmayı tercih ediyordum,tüm şalterleri kapatıyor içime dönüyor bir süre yaralar kapanana kadar öylece kalıyordum,bunda diğerlerini kendi sorunlarımla sıkmak istemeyişim ve zaten anlamazlar diye düşünüşümünde payı vardı ama o farketmediğim kirpiliğimi söyleyerek bana ayna oldu bunu farkettim ama bunu yapmaktan vazgeçmedim elimde değil ve son bir kaç gündür yine kirpi olarak geziyorum.Bu yaşlı ve tatlı arkadaşımın yüzlerce yetiştirdiği öğrencisi olmuştu ki onlar çok şanslıydı,bende onun gibi bir annem olmasını çok isterdim ama ne gariptir ki böylesine sevecen,paylaşmayı bilen,yanındaki insana değer katan bu kadın hiç anne olmamış ama olması gereken tüm vasıfları taşıyordu....

Bizi yakınlaştıran birazda yalnızlığımız olmuştu,kalabalıklar içindeki yalnızlık ama biz bu yalnızlığı seviyorduk.birgün elinde bir gazeteden kesilmiş Leyla İpekçi'ye ait yazıyla geldi,''bak dedi çok orjinal bir benzetme''aşağıda yazıda onun altını çizdiği yerleri aynen yazıyorum.
''yalnız olmak ruhunuzun çekirdeğidir...kendinize tahammül edebilme becerisidir...''
''Tanrı çok büyük bir yalnız olsa gerek.Mutlak güç,tek ve eşsiz olan Tanrı,bir yandan da en mutlak yalnız olmalı.Yoksa tam da bu yüzden mi en mükemmel yaratıcıdır O?''
''Halbuki yalnızlık,aşılması gereken değil ulaşılması gereken bir durumdur.Yalnız olmamak için yapılanlar insanın özgürlüğünü ve dolayısıyla yaratıcılığını kısıtlar.
''Yalnız kalmamak için başkalarına sığınanlar,beraberliklerinde gitgide yalnızlaşırlar.
Hala sakladığım bu yazıyı paylaştığım için mutluyum,biraz dikenlerim indi ama kırgınlığım kayda geçti unutulmamak üzere...

2 yorum:

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

yani yalnızlık iyi bir şey:)

fazlası değil tabi. Son günlerde ben de kendi içimde aynı şeyleri sorguluyordum yalnızlığa dair. Dostlarımın hep yanındayımdır, dertlerini dinler destek olurum. Ama söz konusu ben olduğumda susarım, anlatmam, konuşmam, uzaklaşırım. Seninle ortak nedenden ötürü,-sıkmak istemeyişimden, ellerinden ne gelebilir ki diye düşündüğümden- ama bazen de farklı bir açıdan yaklaşıyorum. acaba ben kendimi değersiz mi buluyorum? Değersizmişim gibi düşündüğüm için de beni önemsemezler mi diye korkuyorum. Aslında biliyorum yok öyle bir şey ama.

Ben yine de kendimle olmayı seviyorum. Hem yalnız geldik, yalnız gitmiyecek miyiz? Yalnızlığı anlamak lazım.

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

katılıyorum sana. aslında biz çok değerliyiz :)