5 Aralık 2007 Çarşamba

Sobe, Sobe

Renkler ne ettin, beni derde gark ettin, kırarmıyım seni ben, yazdım hemen!

BEN KÜÇÜKKEN! Çok mutluydum, kocaman bir ev, beni gözü gibi seven bir babane, 17 sinde anne ettiğim dünyalar güzeli bir kadın, harika bir baba, Almanya'dan kıyafetler gönderen bir hala...Kapının önüne kilimlerimizi serer evcilik oynardık, ben anne olurdum, baba da komşumuzun oğlu Mehmet, 18'inde kalpten öldü, ne severdim onu.Ende, tura 1,2,3 diye bir oyun vardı, ende, tura 1,2,3 güzellik, çirkinlik, garip garip pozlar verirdik.Bazen bebeklerimi alır, çocukları toplar başıma, doğaçlama konuşturarak tiyatro sahnelerdim.En keyif aldığım şeylerden biride bir elma kapıp mutfaktan doğru misafir odasındaki divana kurulup kitaplara dalmaktı.Bizim balkonla, yan komşunun balkonu bir kol mesafesindeydi, Benimle yaşıt olan Ela'yla ele ele tutuşurduk, ona hep üzülürdüm, annesi hiç birzaman sokağa salmazdı, bizi seyreder dururdu balkondan.Kötülükler, çirkinlikler yoktu sanki, herkes mutlu, evler bereketli, şendi, sevgi, güven, umut vardı o günlerde...


ASLINDA BEN! Mimarlık Tarih'inde, Mısır mimarisinden bahsediyordu hoca, insan boyutlarını hiçe sayan devasa yapılar, sonra bir söz söyledi, evet bu beni tanımlıyordu, eski Mısır da '' en büyük günah bir insana gözyaşı döktürmektir'' dedi. Yaşamım boyunca yaradılmışı kırmamaya, incitmemeye büyük özen gösterdim.Lise de sevgili Edebiyat öğretmenim Tülin Aybars benim için şöyle demişti ''içinde fırtınalar kopsada dışarıya renk vermiyorsun'' ki bu da doğrudur.Yaşlandıkça depresif bir kadın olsamda, güleryüzlü, dinlemesini bilen bir insanımdır. İlişkilerimde mesafeliyimdir, o da ya incitirlerse korkusundan kaynaklanan bir kalkandır.Söz, çok önemlidir yaşamımda, onunla dünyalar kurar, bir anda dünyaları alt üst edebilirsiniz. Aslında ben, felsefeyle , edebiyatla, sanatla uğraşacağım bir mesleğim olsun isterdim.Neysem oyumdur kısaca...

İLK KOPYAMI NE ZAMAN ÇEKTİM!Ben bir inektim, lise sonda hadi denemiş olayım diye Ahlak dersinde dizlerimin üstüne açtım kitabı, sonra gizli saklı, kaçamak hiç hoşlanmadım, attım kitabı çantaya, yazdım , verdim.

EN SAÇMA HUYUM! Tüm faturaları ve ödemeleri geldiği gün yatırırım, kredi kartım bir tanedir ve limiti çok düşüktür, borç, avans almam, bu takıntılarımın sebebi, ölürsem arkamdan uğraşmasınlar diyedir.Tek kapılı arabalara binmem, kozmetiklere inanmam, kullanmam, kağıt oyunlarını bilmem , merakta etmem.Birde, olur olmaz yerde birini gösterip, yanımdakine, ben ondan daha zayıfım değil mi? diye sorabilirim, çünkü basen takıntım vardır (itiraf ettim), doktora son anda giderim, mümkünse hiç gitmemeyi tercih ederim.

CEP TELEFONU! Bazen 2 ayda bir fatura gelir, varın siz düşünün ne sıklıkta kullandığımı, ama onsuz yapamam artık, yoksa nasıl kontrol edebilirim çocukçağızlarımı, nerdesiiiin?

AŞK BENCE! Bak bu güzel soru, korkunç bir duygu yoğunluğu, yüreğinde volkanların patlaması, insanın en deli dolu, en güzel hali, yarım elmanın diğer yarısını bulması, kilitin doğru anahtarla açılması ve sonra o şiddetin sevgiye, saygıya, paylaşıma, sadakate, dostluğa dönüşüp sürüp gitmesi, kopmamak üzere...

EN SEVDİĞİM BLOGLAR! Yerleri kalbimde, isimleri dilimde sır ( çok politik oldu ama napıyım)


Şimdi ben kimi sobeleyip derde düşüreyim, MOONSUN ve DANTELCİ, yazarmısınız?

12 yorum:

Admin dedi ki...

Sevgili Soficim,
Yazarim tabii, ama hangi konuda yazacagimi tam olarak anlamadim. Senin yazdigin renkli basliklar konusundami? Simdilik hoscakal.

Admin dedi ki...

Soficim, Ok, renklerin sitesini buldum ve anladim konuyu.
Sevgiler

sofi dedi ki...

Dantelcim canım beniim !

Adsız dedi ki...

SAÇMA HUYUNA KOPTUM BEN :) ALEM ARKADAŞIM BENİM

Moonish (moonsun) dedi ki...

Yazarim tabii ki sevgili Sofi, seni mi kiracagim :))

renkler dedi ki...

Güzellik mi çirkinlik mi otununu biz de oynardık. Ama daha çok okulun arka bahçesinde. Oynadığımız yeri o kadar net hatırlıyorum ki... Çocukluk ne güzel, ne büyülü, ne saf bir olay. Hani Yeni Türkü'nün(sanırım onlarındı) bir şarkısı vardı, şöyle bir söz geçiyordu: "Biz büyüdük ve kirlendi dünya". Belki o dünya hep kirliydi de biz göremiyorduk...

sofi dedi ki...

60 larda, 70 lerde böyle değildi dünya, teknolojiyle kirlendik, masumiyetimizi aldılar elimizden, zaman kavramı bile değişti öyle hızlı akıyorki yetişemiyoruz, yetiştiremiyoruz, ya ben çocukluğumu çok özlüyorum.Sevgiler

[ fiкяiмiи iиcє güℓü ] dedi ki...

En saçma huylarını birebir kopyala yapıştır yapsam fark bulamayacağım kendimle. Bu kadar olur mu? Olur.:)

sofi dedi ki...

İncegül'cüm iki oğlan analarımı böyle oluyo acep?

Sem dedi ki...

Sevgili Sofi, evcilik oynadığım günleri hatırlattı bana yazın. O günler şimdi uzak bir ülke gibi. Hatta uzak bir ülkeye gidilebilir ama o günler geçti gitti, ama böyle yazılarda yaşaması da güzel bence.

Sevgiler

Dikkat! biyo var ! dedi ki...

Sevgili Sofi
Sayaçlarım beni size getirdi.Sizinle tanışabilmek için sessizce linklerinize mi eklenmemi keşfetmem gerekirdi?

Aşkolsun neden bana bi mail atmadınız?
Hadi atında hak ettiğiniz VIP davetinizi alın lütfen:)))

Sevgi ve içtenlikle
Biyo

sofi dedi ki...

Sevgili Sem, hayat bir yol, bir serüven, diğer yollardan tek farkıda dönülmez oluşu senin dediğin gibi ama hatıralar belleklerimizde iz.Sevgiler...