4 Aralık 2007 Salı

Sıcacık Çorbalar Hazırdır!

Efendiiim, sizi bugün dağ evimdeki mutfağımda ağırlıyorum.Kışın dağda olmak pek keyifli, çamlar kardan gelinlikler giymiş, kış güneşi vurmuş yerlere, kristalize olmuş karlar toprağa dökülmüş pırlantalar gibi parlamakta, hadi hadi üşümeyin içeri girin, kuzinenin üstünde çay kaynamakta, doldurun birer bardak, bende iki odun atıvereyimde çıtır çıtır yansın.Çorbam hazır, yoğurt çorbası yaptım, içine bol tereyağı, nane kattım, ekmekleride kuzinenin üstüne koyduğum maşaya dizip bir güzel kızarttım, ıspanaklı börekte pişti, bol peynirli, acılı!
Hadi herkes bir tabak alsın, siz içinizi ısıtın bende hikayemize geçeyim.Hikayem 3 sene evvel evimin soyulmasıyla ilgili.Askerim ve ben çalışıyoruz, yani eve çift maaş giriyor, oğlum diyorki anne evde değişiklik yapalım, salonda ne var ne yok atalım, sadece bordo ve kırık beyaz kullanalım.Tamam oğlum yarı yarıya paylaşırsak olur diyorum.Zaten eşyalar uyduruk, evden çıkarken, her elime bir çocuk, birde giysilerimizi alıp çıkmıştım, bir koltuk gelinden, iki koltuk annemden, ortada bir sehpa idare ediyorduk.Akşamdan akşama bir saat gördüğümden beni pek ilgilendirmiyorlardı, zamanı değildi, demirbaşları halletmiştim nasıl olsa.Askerimin standartı yüksek, estetiğe düşkün, zevkli, onu mu kırcaz? Bir cumartesi dayadı kapıya eskiciyi herşeyi yükleyi verdik kamyona gitti.Pazar duvarlar boyandı, bordoyu eşyalarda, beyazı da halı da kullanmaya karar verdik.Halıyı seçtik, boydan boya kaplatıcaz salonu, yumuşak, kalın, yerlerde rahat uzanacakmış ya, orta yerde sehpa falan da istemiyor, onada tamam.23 Nisan cumartesi halıyı döşüyorlar, babam başlarında, biz işte.Adamlar galoşla döşüyorlar, hemde söyleniyorlarmış bunu nasıl temiz tutacaklar, deli işi diye.Akşam geliyorum, pek akça pakça bir salonum olmuş, olmuşta üzerinde balerin ve balet şeklinde yürümemiz gerekiyor, neyse çocuklar büyük, özen gösterirler deyip, gece 12'ye kadar temizlik yapıyorum bütün haftanın yorgunluğunun üzerine, ertesi günde aşçımın doğum günü.Sızar gibi yatıyorum yatağıma.Birazda yatağımdan bahsetmem gerek, iki yatak odası var benim evde, küçük olana tek kişilik bir yatak koymuşum, ben yatıyorum, büyük olanda ranza var bunlar kardeş kardeş yatıyorlar ama yatamıyorlar.Gece aşçı sağdan sola dönünce askerim deprem oluyor zannediyor hayda pata küte yada askerim gece internette aşçı sesten ve ışıktan uyuyamıyor, hayda yine kıyamet kopuyor.Baktım olacak gibi değil uyku düzeni kalmadı, benim tek kişilik yatak geçti büyük yatak odasına askerim oldu general, ben bizim döt kadar odaya soktum ranzayı, aşçı üstte ben altta yatmaktayım, zaten aslında genç göstermemin sebebide çocuk gibi ranzada yatmamdandır.Yattığımda tavan yerine üstüme geli geli veren suntaya bakar dururum, aşçım gökyüzü resimleriyle kaplamayı düşünüyor ki kendimi f tipi ceza evinde hissetmeyeyim diye :))
Ben ranzanın altına kıvrılıp saralanmışım yün yorganıma, aşçım üstte, askerim haftanın yorgunluğunu atmak için İstanbul gecelerine akmış, muhtemelen Cahide'de takılmaktadır kankileriyle.Ana oğul yeni aldığımız son model samsung cepleri takmışız şarja, dalmışız uykuya, gecenin bir vakti dırıling bir ses baş ucumda komidinin üstünden gelmekte, telefon şarjdan sökülüyor, yorgandan kafamı çıkarıp , gözlerimi açıyorum, başımın üstünde bir adam , üstündeki mont askerimin, onun ismini söylüyorum, tepki yok, sonra bakıyorum bu kavruk kuru biri benim oğlan değil, anaa bu hırsız, hırsızda şok ranzada 40'lık bir kadın beklemiyodu muhtemelen, zaten salona girdiğindede şok olup bize acımıştır hiç eşyaları yok diye, ben fırlıyorum, hop hop ne oluyor lan diye, peşinden koşturuyorum, o girdiği salon penceresinden atlayıp kaçıyor.Sağolsun annemler giriş katın pencerelerine ferforje yaptırınca banada merdiven oldu, aklımdanda geçiyordu.Pimapen tornavidayla kolayca açılıyordu.Ev perişan, askerimin oda talan edilmiş, mutfakta halının üstü kart dolu, telefonlar, benim tuvalet masamın üstünde ne varsa gitmiş, gerçeği sahtesi, ben şoklardayım, aşçı uyanıp gelmiş yanıma korkulu, anne diyor sesin travestiler gibi çıktı,gülermisin, ağlarmısın.Halbuki hep hırsız girerse uyur gibi yaparım ne varsa alsın gitsin, bize birşey yapmasın ama o anda garip tepkiler veriyor insan, neyse askerimi aradım, soyulduk, soyulduk diye bağrıyorum sen nerdesin, sanki çocuk benim bodyguardım, sakin ol sakin ol, türkcelli ara telefonları kapattır, polisi ara diyor, annemleri arıyorum, hırsız girdiiii diye delirmiş bir vaziyette, polisi arıyorum, gelcez diyorlar, annem ve babam üst kattan paldır küldür geliyorlar, saat 4 civarı, annemin elinde dayıyor ağzıma passiflorayı sakinleşeyim diye, ne gezer, hırsızla göz göze gelip bakışan benim şoku atlatamıyorum.İnanamıyorum, evinde güven içinde olduğunu sanıp uyuduğunda birileri elini kolunu sallayıp girebiliyor yol geçen hanı gibi, hazmedemiyorum, kendimi korunmasız hissediyorum.Halının üstünde hırsızın ayakkabılarının izleri, polisler geliyor, ifade veriyorum, parmak izi almak için salon camına yöneliyorlar ellerinde siyah bir toz pencereye sürüyorlar, halımmm diyorum, daha 24 saat olmadan başına gelmedik kalmadı:( Gidenlerin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum, annem teselli ediyor, valla Sofi ALLAH gidenin yerine daha fazlasını veriyor, bizzat yaşamış bir insan olarak ona inanmak istiyorum çünkü bir kaç sene evvel babamın iç çamaşırlarına kadar soyulmuşlardı.

Birer kase daha doldurayım mı? Kuzineden böreği alıp geliyorum, ondanda tadın, yol sorun değil, atların çektiği kızaklarla aşağıya manzarayı seyrede seyrede inersiniz, ördüğüm rengarenk bereler var hepinize birer tane hazırladım sıkıca geçirin başınıza kulaklarınız üşümesin, ben çok çektim kulak ağrısı kıyamam size, bu soğukta kalkıp dağ başına geldiniz benim inziva yuvama:)

Neyse giden gitti, ben 6 ay herkesi potansiyel hırsız olarak görerek ürkek, depresif, panik bir kadın oldum çıktım, psikolojim zor düzeldi.Halıda ki lekeler deliler gibi uğraşmama rağmen çıkmadı.Pencerelere kilit, alarm taktık, salon penceresinin mermerinin üstü sardunya saksılarıyla dolu, çiçek severliğimden değil, hırsıza tutunacak yer kalmaması bakımından, onlar benim koruyucularım.Sonra sağımdaki ve solumdaki apartmanlar özel bir üniversitenin kız yurdu oluverdiler 24 saat güvenlik kapıda, kameralar o biçim, giden gittikten sonra, neyse en azından rahat uyuyabiliyorum artık ama cumartesi geceleri hep uyanırım, sanki yeniden gelecekmiş gibi, yatmadan önce kilitleri, alarmları kontrol ediyoruz.Değerli bir şey yok artık, almamaya özen gösteriyorum, zaman iyileştiriyor ama unutturmuyor o korkuyu, yinede şükrediyorum, ya çocuğuma, bana bir şey yapmış olsaydı, malın hiç bir önemi kalmıyor o zaman, ama tepemde dikilmiş şaşkın şaşkın birbirimize bakmamız beynime kazınıp kalmış.
Hava kararıyor, gidiyormusunuz? Yonca bak! ben bir şey demedim bu sefer! siz kalkıştınız, ev büyük, camlara kepenk yaptırmışım, kapı sağlam, bahçede canavar gibi iki köpeğim var, gelmez artık hırsız mırsız, kalın yatıya, mısır patlatırız, sahlep yaparım, müzik dinler güzel sohbetler yapardık.Sizinde hırsızınız oldu mu? Ranzada yatmayı denediniz mi?Halı kirlenmesin diye parmak uçlarınızda yürüdünüz mü hiç, bir anda karar verip minübüs kadar bir bordo koltuk alıp üzerinde bağdaş kurup oturdunuz mu?İkea'dan aldığımız iki beyaz koltuğa anneniz bunlar şezlonga benziyor dedimi hiç!

16 yorum:

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

hayır gitmiyorum işte. Bulmuşum sakin huzurlu bir dağ evi hem de kuzinesi var atsan da kovsan da gitmem. bu gece yatılı misafirim. öyle yer beğenmezlik falan yapmam. Evden getirmiştim zaten iki büyük minderi. Ben kuzinenin yanına kıvrılırım :)

gülçin dedi ki...

ben yatarım ranzada. hiç farketmez. zaten üniversitede de ranzada yattım, hem altında hem üstünde. üstelik nedense 4 yıl boyunca ranzaların merdivenleri de gelmedi :) beyaz halım hiç olmadı, olmasını da ister miyim bilmiyorum. ama iki kocaman kırmızı kadife koltuğum var :) arkadaşlarımın çocukları gelince kalkmak bilmiyorlar ve okşayıp duruyorlar, hele biri "anne burası saray gibi, biz fakir miyiz" demişti :) bu arada çorba ve kar manzarası iyi geldi, hehehe kahvaltıyı da tatmak istiyorum ben.
kimbilir ne reçellerin vardır (bu arada gelmiş geçmiş olsun)

sevgiler

sofi dedi ki...

Yonca yapma ya!orası Tekir'in yeri,ben seni külkedisi gibi ocak başında yatırırmıyım, sana üst katta şömineli odayı hazırlattım, ne zaman uykun geldi topla minderlerini odana, sabah istediğin saatte kalkabilirsin...


Gülçin, sanada göl manzaralı, fincan sobalı odayı hazırlattım,bir sigara daha içelim çıkarsın, yarın söz süper bir kahvaltı hazırlıycam, Kıbrıs'tan gelen ceviz reçelim var bir tadına bak bayılırsın!

Moonish (moonsun) dedi ki...

Aman Sofim, hirzin pesinden kosulur mu, korkuttun beni :( Bosver giden esya olsun, hirsizin sagi solu beli olmaz, onlar silahlidir.. Cana gelecegine mala gelsin bosver. Allah korumus sizi :(( Haklisin boyle bir durumun pisikolojik travmalarini atlatmak zor ama verecegi zarar o kadar olsun, dedigim gibi bu adamlar silahsiz girmezler zaten, Allah korumus sizi...

Bu arada corba da nefis olmus ellerine saglik Sofim :))

meleginmarifetleri dedi ki...

canım ya ne güzel anlatmışsın vallahi hemen geliyorum inanki bu kadar içten ve bu kadar şeker anlatılır işte
çorbanıda içerim ranzadada yatarım senin bu sohbetin olduktan sonra insan başka ne isterki tabiiki hırsız istemem aman allah korusun allahtan benim hiç hırsızım olmadı
bana yazdğın güzel yorumun içinde teşekkür edrim canım seni har zaman beklerim bayaby

Dört Yapraklı Yonca dedi ki...

Harikasın :))

renkler dedi ki...

Canım, ranzada hiç yatmadım ama hep isterdim ranzada yatmayı... Onedenle ben yatarım ama lütfen üst katta olsun, keza bana altta fenalık gelebilir...

Kuzine fikri zaten beni cezbetmeye yetti! Çorba, börek, güzel bir dağ yolu, sıcak bir mekan, gönlü zengin bir arkadaş, harika muhabetler... Daha ne isteyeyim? Sanal da olsa kulağa ne hoş, ne huzur verici geliyor...

Hırsız için çok geçmiş olsun. Aslında verilmiş sadakan varmış, size birşey yapabilirdi de... Allahım hepimizi koru. Benim oğlan hırsızdan o kadar korkar ki! İki günde bir hırsız görür rüyasında.

sofi dedi ki...

Moonsuncum afiyet olsun, bal şeker olsun, evini savunan şovalyelere dönmüştüm o an ama ALLAH korudu,gidenlerin içinde benim için özel olan bir saatle, yüzüktü, birtek onlara üzüldüm, biliyorum ki mülk ALLAH'ındır, ne kadar izin verirse o kadar kullanabiliriz.Hiç biriniz böyle birşeyi yaşamayın, ben hala tırsık bir kadınım, sanada bir oda hazırladım, cibinlikli kocamaaan bir yatak, çatıda, manzarayı yukardan seyret, yıldızlar göz kırpıyormu sabah anlatırsın kahvaltıda...

sofi dedi ki...

Melekçim yemek konusunda içimizde en marifetli sensin, sabah bana yardım edersin değilmi? gözleme yapalım, senin ellerinle kırıp hazırladığın zeytinlerle sofrayı zenginleştirelim, ben folluktan yumurtaları toplar gelirim, tereyağına kırarız üstünede peynir, köyün fırınından iki somun kapıp geldimmi hazırdııır.Sevgiyle.

Admin dedi ki...

Sevgili Sofi,
Gercekten hem gulerek hem uzulerek bir solukta okudum yazdiklarini, benimde hirsizim oldu Tr deyken bir kere. Burada ise ikea dan senin gibi alis verise gittim, begendigim o kocaman beyaz koltuk bizim apartman kapisindan girmedigi icin bir kucuk boyunu aldim, ama gozum hala o kocamanda. Insallah dag evim daha dogrusu hayalini kurdugum kucuk bir koy evim olursa alacagim o kocaman koltugu. Annenin sezlonga benzettigi hani su ayaklarini koymak icin foot stool u olandan ise ondan da aldim heveslenerek, ama oturunca neden se korkuyorum duserim diye:)))
Canim haliya yazik olmus uzuldum bosver caniniz sagolsun, diger cicilerini gule gule kullan yavrularinla.
Bu arada resimdeki mutfaklar cok hos, insanin icini isitiyor, corba da oyle, tarifini isterim please.
Sana kocaman sevgilerimi selamlarimi gonderiyorum okyanus ardindan...

Adsız dedi ki...

şok oldum ben de hep hırsız gelse gözlerimi yumar hiç kalkmam derim ama bir hikaye vardır psikopat hırsız uyumadıgını biliyorum der kulagına gel de tırsma derler ya öyle valla büyük geçmiş olsun dim dik ayaktasın hala ya bravo sana :)
bu arda sıcacık corbanın mis gibi kokusuda burnumda ohhhhhhhh
tam 5 yıl yattım yatılı okulda ranzada hatta dolabımda yer kalmıyorduda kitaplarımı yastıgımın yanına koyardım etrafda resimler asardım hey gidi günlerr:)
www.elimkolum.com

sofi dedi ki...

Sevgili Renkler, sanada bir oda ayarladım yalnız oğlunuda al gel ama çocuğa ders yaptırmak yok bu akşam ben izin verdim o hayat dersi dinleyecek, kadınları tanıycak ve eminim çok eğlenecek...

sofi dedi ki...

Dantelcim, banada gelen o koltuğa oturmuyor, oturan da kalkamıyor ama çok sağlam, babam 110 kg. onu bile çekiyor.İnşallah hayalindeki eve biran evvel kavuşursun, gelelim çorbanın tarifine bildiğimiz yoğurt çorbası ama ben içine bir tutam hayal, bir tutam sevgi, bir tutam yaşanmışlık kattım.SEVGİYLE KAL...( sende kal bu gece )

sofi dedi ki...

Hatice'cim , elimi kolumu, bacağımı atarak geniş geniş yatmak istiyorum be, hırsıza bile mahçup oldum!uyumayı bende hep kafamda tasarlar dururdumda o anı yaşadığında garip , anlık tepkiler veriyor insan, yinede kapıyı bacayı iyi kapatın,sevgileeer.

Sem dedi ki...

Sevgili Sofi, mutfağın dayanılmaz cazibesiyle yazını okumaya başladım hiç hırsızlıkla biteceğini düşünmemiştim:( Geçmiş olsun bir daha da kesinlikle başına gelmesin diyorum. Benim de Londra'da başıma iki defa geldi, birinde evde yoktum, ikincisinde de kapıdan içeriye girdiğimde duyduğum tuhaf sesleri araştırıp, bahçeye açılan kapıların açık olduğunu görünce nasıl bir tehlike atlattığımı anlamıştım. Sonrasında da insan kolay unutamıyor, her anahtarı çevirdiğinde aklına geliyor. Neyse ki o evde fazla kalmadım.

Bu arada benim de ranzalı iki yılım oldu; yok yok askerlik değil, yatılı okul. Bir yıl altta bir yıl da üstte. Üstte olmanın en kötü yanı geceyarısı tuvalete kalkmaktı galiba:))

Asortik Krep dedi ki...

Bayıldım dağ evine..Ben gelmek istiyorum :)

Kendime ya koyukahve ya da mürdüm rengi kocaman köşe bir kanepe almak istiyorum :)